Genel Kültür Bilim Kültür & Sanat

24 Mart 2009 Salı

Eski Kuşaklar

Bir kuşak. Hangi yıllardı bunlar. Benim yıllarım dı tabiî ki. Doğduğum günden itibaren yazılmıştı yazım. Bana biçilen rol belliydi. Uzak duracaktım araştırmalardan. Bilimden. Teknoloji sadece bir klavyenin önünde duran monitörde geçirilecek zamandı.

Okumayı ilk başardığımda ailemin çizdiği yol belirlendi. Neleri okuyacağım. Hangi yarışlarda koşacağım. Giyeceğim giysiden, bineceğim servise dek her şey o kadar muntazamdıki. Benim ayrıca bir şeyleri düşünmeme gerek kalmıyordu.. Benim için her ayrıntı düşünülüp, şekillendirilmişti.

Hatta kimlerle arkadaş olacağım bile belliydi. Annemin kitaplıktaki kitaplarına bakmam yasak değildi. Ama gereksizdi. Onun başı çok derde girmişti o kitaplarla. Sadece inkılap tarihi yerine “devrim tarihi” dediği için okulundan atılmıştı. Gizlice sahaflardan aldığı kitaplarını bir “darbe”nin ardından yakmamak için uğraşmıştı. Metal bir kutu ile atmıştı sobaya sadece kapakları hafifçe kül kokuyorlardı o kadar.

Babam parkasına el sürdürmüyordu. Ve dolapta saklıyordu hala. Ama bana yasak değilsede, gereksizdi. Okul yıllarında benim ilgi alanım derslerim olmalıydı. En iyi ben olmalıydım. Mutlaka ilk yarışta birinci gelecek at olarak düşünülmüştüm.

Aile, eş, dost meclislerinde ne kadar güzel piyano çaldığım, bu haftaki 6 lıda hangi ayakta koşacağım hepsi bir intizam içindeydi.

Lise yıllarında. Fizik dersine gelen öğretmenim din dersi ezberlettiği için başkaldırıda bulunduğumda. Onu da öğrenmek gerek denmişti. Fizikte zaten kurallar vardır. Onlarıda benim gibi zeki bir çocuğun öğrenmesi işten bile değildir. Bellemiştim iyice bunları.

Üniversiteye girdiğimde babam tarafından kontrol ediliyordu kitaplarım. Neleri okuyamam onlar en iyisini biliyorlardı. Bunu yapmaları benim geleceğim açısından çok önemliydi. Çünkü bu ülkenin boş düşünen beyinlere değil, işini en iyi yapan mühendislere, doktorlara gereksinimleri vardı. Onlar düşünmüşlerdi de ne olmuşlardı. Doğduğum yıl babamı içeri almışlardı. Düşünmek gibi basit bir nedenden.

Okulun illede belirtilen tarihlerde bitmesi şarttı.. Ve arkadaşlarımla balo ve okul yemekleri dışında paylaşacak konularım hayata dair, ideallerime dair olmalıydı. Nedir hayat, çalışmak ve para kazanmak. Nedir ideal.; Bu parayı kazanmak için daha iyi eğitim almak.

Bunların hepsini yapacak kadar zekiydim. Benim başkalarından eksiğim yoktu. Kesinlikle öyle bana zarar verecek insanlarla arkadaş olmamalıydım. Bizi yönetenleri de biz seçerdik üstelik. Seçim zamanları gidip oyumuzu kullanmamız gerekiyordu bunun için sadece.

Biz bir yönetim şeklini değiştiremezdik. Bunu denemişlerdi işte annem ve babam. Ne olmuştu sanki. Günlerce aptal aptal düşündükleri için hala ne bir arsaları olabilmişti. Nede şehrin meydanlarında evleri. Üstelik adım başında ifade verdikleri resmi elbiseli adamlar ve asla giremedikleri konken partileri.

Oysaki benim bir hayatım olacaktı. Evim mutlaka caddenin en güzel yerinde. En iyi adamla evlenmeliydim. İllede sevmeme gerek yoktu ayrıca. Zaman içinde severdim. Ailesinin iyi olması, gelirinin ve işinin olması iyi bir kriterdi. Ama mutlaka eğitimi olmalıydı. Ya benim gibi doktor olacaktı. Yada mühendis. Yoksa kafaca anlaşamaz ve ayrılırdık. Bir zaman sonra biterdi konuşacaklarımız.

Hepsini yaptım bunların. Ben ilk yarışta birinci gelen tay dım J hepsini yaptım. En ufak sesim çıkmadı yaparken. Ve başardım. Şu anda oturduğum ev. En lüks yerinde bu şehrin. Kapısında arabam. Ve evimde eşyalar en güzelinden.

İyi de nedir bu boşluk. Kendimi yitik kuşak hissetmem nedir. Ve nedendir….
Bilmem anlatabildim mi. Bu yitik kuşak hangi senelerdedir

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa